Özgünlük çoğu alanda olduğu gibi mimaride de çok önemli bir kavramdır. Sizi siz yapar, eserlerinizi farklılaştırır. Bir nevi imzanızdır öyle değil mi?
Bir mimar veya mimar adayı hayatı boyunca özgün eserler, özgün fikirler, yorumlar ortaya çıkarmayı, kendi oluşumlarının oluşturduğu etkiyi izlemeyi ve sonuçlarını da incelemeyi ister.
Bunu sağlayabilmek için aslında çok etkili bir yol vardır. “Özgürlük.”
Özgünlük en başta özgür olabilmektir. Başkalarından alıp kopyalamadan, beğendiği, araştırdığı, ilgilendiği bütün fikirleri değerlendirip kendi yolunu çizebilmek; insanlar o şekilde beğendiği için değil, kendi iradesiyle özgürce düşünüp, tasarlayabilmektir. Bunun öncesinde asıl anlamamız gereken kavram özgürlüktür.
Peki özgürlük nedir, ne değildir?
Özgürlük, istediğiniz her şeyi istediğince yapmak mıdır? Her verdiğiniz kararı uygulamak veya yaptığınız her eylemde canım istedi o yüzden yaptım diyebilmek midir? Özgürlük sınırsızlık mıdır sizce? Ya da sınırlarınızı kendinizin çizmesi midir?
Aslında yaptığımız seçimlerin, tercihlerimizin, verdiğimiz kararların ne kadarının bize ait olduğuyla ve ne kadar arkasında durabildiğimizle doğru orantılıdır özgürlük. Bir başkası yap dediği için yapılmış, toplum onayı almak, saygınlık kazanmak ve buna benzer bir sürü konu arkasına saklanılarak oluşmuş şeyler değildir. Bakınız bunlar bizim verdiğimiz kararlar da değillerdir. Beraberinde getirebileceği sorunlarla başa çıkmayı da öğretmez bize. ''Zaten ben istememiştim, benim sorunum değil.'' dedirtir. Üretici bireyler olmaktan oldukça uzaklaştırır bizi.
En basit haliyle baktığımızda her insan düşüncesinde özgür olduğunu hissedebilir, özgürce düşünüyorum diyebilir. Ama aslında bazen düşüncemizde bile özgür olmayabiliriz.
Bir bakın, kendi isteğinizle mi bölümünüzü seçtiniz örneğin; kendi isteğinizle mi fotoğraf çekmeye ilginiz varken hukuk okudunuz, gazetecilik isterken iradenizle mi öğretmenliği tercih ettiniz?
Şu an sevdiğiniz alanlar ile mi ilgileniyorsunuz yoksa sevmeniz gerektiğini düşündüğünüz alanlar ile mi? Bunlara özgürce mi karar verdiniz? Siz vermiş iseniz bile çok fazla örneğiyle karşılaşmıyor musunuz?
Bunun ayrımını yapamadığımız için belki de ilgisiz doktorlar, mutsuz öğretmenler, can sıkıcı avukatlar haline geliyoruz. Sorumsuz bireyler oluyoruz. Biz meslek seçimimizde de kendimiz karar vermeli, özgür olmalıyız. Herhangi bir şeyi sevdirebilmek, yararlı olabilmek için önce kendimiz sevmeliyiz.
Sevmeliyiz ki onun için bir şeyler yapabilelim, deneyelim, yanılalım. Çözüm üretmeye çalışalım.
Bilakis mimarlık da böyledir. Özgür olabildiğinizde kendiniz olursunuz. Severek yaptığınızda, daha yaşanılabilir eserler çıkar ortaya. Daha güzel bir dünya için ufak da olsa bir katkınız olur. Çevreyi göz önüne alırsınız mesela. İşinize ve içinize dolan o enerji yapınıza ritim olarak yansır. Fikir oluşumunuz bile değişir. Başkalarının fikirlerini kopyalayıp kullanmak yerine, özgün tasarımlarınızı ortaya koymaya başlayabilirsiniz. Risk alabilir ve cesur olabilirsiniz. Gelişime açık olup, bu malzeme ne şekilde işimize yarar, neyi nerde daha iyi kullanırız sorularına yenilikçi cevaplar arayabilirsiniz. O özgürce verdiğiniz ve bu şekilde arkasında durduğunuz kararlar zaten sizi özgünlüğe getirir.
Comments