Geçmişe geri dönmek, hepimizin arzusudur belki. 80’lerin albenisinde eğlencelere karışmak, 70’lerin şehvetiyle kendimizi fark edebilmek , siyah beyaz fotoğraflarda yerimizi alabilmek…
Dibi olmayan kara bir çukura savaşlarımızı, barışlarımızı, en değerli kutlamalarımızı, hüznümüzü, mutluluğumuzu, hatıralarımızı yani geçmişimizi tek seferde, hiç acımadan atmış ve geride bırakıp arkamıza bakmadan yürüyüp gitmişiz gibi davranmakta üstümüze yok. Bir şarkı sözünde, belki bir kitap sayfasında belki de bir mekanda sakladığımız anıların kayboluşunu izlemek, uykularımızı kaçırmıyor mu? “Hayır” kaçırmıyor diyorsanız uyumaya devam edin lütfen, mani olmak istemeyiz.
Gözlerini karanlığa terk edemeyenler arasında olmak, belki bir vicdan muhasebesi belki değil. Aydınlık içinde karanlığı yaşayan bir anıtın hikayesine, rüyalarınızda karşılaşamayabilirisiniz. Evet, bir anıt .Yaşanmışlığıyla, anlamıyla, bembeyaz görünüşü ve ihtişamıyla kaybolan bir anıt ‘Bakireler Anıtı’.
Süreyya İlmen, tarihde ismini duyurabilmiş, ardında adını taşıyan bir çok yapı bırakmış, bir siyasetçi , bir asker aynı zamanda bir iş adamıydı. Süreyya Paşa olarak adını duymak mümkündür. Kendi adını verdiği Maltepe Süreyya Plajı, 1940'lı yıllarda büyük ses getirmişti. Süreyya Paşa, sebze bahçesini aslında bir plaja dönüştürmüştü. Halkın ise bu durumu çok severek karşıladığı kayıtlara geçmiştir. Lakin konumuz plaj değil. Konumuz, Süreyya Plajı’nı gösterişli hale getirmeye çalıştığı, belki de sadece tanıtımın yapılması için yaptırılan bir anıt olan Bakireler Anıtı. Süreyya Paşa’nın, batı hayranı olduğunu onu tanıyanlar bilir ki o dönemler Batıya hayranlık, iki yaşındaki bir çocukta da görülen durumdu. Batı hayranlığını ele alarak Plajın, simgesi haline getirmek istediği Yunan mitolojisinde yer alan Bakireler Anıtı’nı yaptırmaktadır.1940-50'lerde yapılan bir anıttan bahsediyoruz. Süreyya Paşa’nın, Maltepe sahilini plaja döndürmesinin ardından kıyıya 50-60 metre uzaklıkta yaptırdığı bir anıt. Peki neden bir anıt? Ve neden Bakireler Anıtı? Süreyya Paşa yaşıyor olsaydı bunu kesinlikle ona bizzat sormuş olabilirdik.
Bir eser üzerine birçok yorum yapılabilir. Güzellik göreceli bir kavramdır. Önemli olan o eserin altında yatan hikaye, değil midir? Bakireler Anıtı’nın hikayesi sadece Süreyya Plajı’nın bir simgesi haline gelmek mi? Süreyya Paşa’nın batı hayranlığı mı? Plajın cazibeliğini artırarak insanların akın etmesini sağlamak mı? Ya da bunların hepsi. Plajın tanıtımındaki broşürlerde çizilen güzelim Bakireler Anıtı’nın sadece bir obje olması, maalesef plajı kullanan o dönem insanlarının kandırılması demektir. Evet, insanlar da bu simgeyle mutludur.
Günümüz de Maltepe’nin, simgesi haline gelmiş ve hatta logosunda yer etmiş, ve kat ve kat büyütülerek taklidini yapılmış olması Bakireler Anıtı’nın altın değerinde olduğunu gösterir. Altın, değerli bir elementtir. İnsanlar altınlarını saklamak için bin bir türlü yol düşünürken, Bakireler Anıtı’nı da korumak için bin bir türlü yol düşünmek gerekmez mi? Altın gibi değerli fakat altın olmadığı, sadece beton olduğu için yok olmaya mahkum !
Süreyya Plajı’nın, simgesi haline gelen Bakireler Anıtı’nın halk tarafından benimsenmesi gözle görülür bir durumdu. Şarkılar eşliğinden Anıt etrafında dans eden, sözüm ona evlenecek yaşta ve bakire olan kızların mutluluğu, Anıt’a geçmiş olmalı ki eski zaman fotoğraflarında dimdik ayakta kalabilmiş. Günümüz de plaj yok oldu evet, peki dans etmeyi unuttuk mu? Ya şarkı söylemeyi? Unuttuk!
Bir yapıyı ayakta tutmak, o yapıyı yaşatmaktır. Biz fark etmesek de duygularımız bir betona geçebiliyor. Sevgimizin gücü iki demiri birbirine bağlayabiliyor. Aslında Bakireler Anıtı'nın bizlerden beklediği ona verdiğimiz değeri göstermekti. İlk yapılışındaki gibi şarkı söyleyerek sütunları arasında ahenkle dans etmek yeterdi belki.
Süreyya Paşa’nın, Bakireler Anıtı'nın yapmasını tek sebebinin batı hayranlığı olması ne kadar ikna edici. Yunan mitolojisinden esinlenerek denizin içinde 6 sütün üstüne, bir kubbe yerleştirip tam ortasına Venüs heykelini koymak kime bir mesajdı? Kadınları hedef alan bir anıtın, erkekler üzerindeki etkisi, kıyıdan bakireler anıtına yüzme yarışı yapmak doğru tepki sanırım. Altın değerinde olan, siyah beyaz fotoğraflarda bile çekiciliğini anımsatan Bakireler Anıtı’nın günümüz şartlarının,eski şartlara oranla muhteşem olmasına rağmen artık denizin ortasında olmaması, Venüs heykelinden eser kalmaması ve zemin yüksekliğinin anıtın yarısına kadar çıkması geçmişimize verdiğimiz değerin göstergesidir. Uykularımız kaçmalı mı sizce?
Görmek hissetmektir bazen. Anıtın yarısının yok olduğuna şahitlik etmek , acımızı dindirmiyor daha çok ağırlaştırıyor. Merak! İnsanoğlunun başına ne geldiyse meraktan gelmemiş midir? Merak ettik barındık, merak ettik beslendik, merak ettik seviştik, merak ettik büyüdük. Merak ediyorum . ben bir baltayla anıtı yok edebilir miyim? Pardon yok olmuş bir anıtı yok etmek imkansızdır zaten.
コメント