Öncelikle bu kavramı açıklamam gerekiyor sanırım. Sürdürülebilir peyzaj, yapılan tasarımın uzun yıllar boyunca aynı yerde yenilenerek, temeli sabit kalarak, farklı şekillerde kullanılabilmesidir. Bence temelinde mevcut kullanıcıyı tanımak ve gelecekte kullanacak kullanıcıları ve aktiviteleri tahmin etmek yatıyor.
Sürdürülebilir bir peyzaj tasarımı için ilk önce demografik-nüfus bilgilerini inceleyen bilim dalı- yapıyı iyi analiz etmek lazım. Daha sonra gelecek yıllarda nasıl bir gelişim olabilir bunu öngörmek gerekiyor. Kullanım sıklığını görmek en önemli etkenlerden biri sürdürülebilir peyzaj için.
Örneğin bir park planlıyorsunuz, mevcutta bir yaya yolu bulunuyor ama kullanıcılar kestirme yol olarak yeşil alan üzerinden kendilerine başka bir yol belirlemişler ve yeşil alan zamanla aşınmış sadece toprak kalmış. Bu bize gösteriyor ki tasarımda yapılan yol, tasarlanan dönemde sık kullanılmış olabilir ama zamanla değişim göstermiş. Öngörmek derken bahsettiğim şey işte bu. Umarım açıklayıcı olabilmişimdir. Bu durumda eğer planlama aşamasında bu durum ön görülseydi yani ekonomik, demografik ve daha birçok veri önceden belirlenseydi bu tarz durumlarla karşılaşılmayacaktı.
Ve evet sürdürülebilir peyzajın temelinde en başta planlama yatıyor. Planlamaya gelirsek bunu başka bir yazımda doğru bilgilerle size aktarmak isterim. Peyzaj planlama çok uzun zamanlar alan bir aşamadır.
Konuyu fazla dağıtmadan söylemek lazım ki sürdürülebilirliğin temelinde dayanıklılık yatmaktadır. Yani kullandığınız malzeme ne kadar uzun süre dayanabilirse o kadar iyi. Güçlü, dayanıklı, sağlam malzeme her şey için önemlidir.
Sürdürülebilir peyzajın en iyi örneği olarak Central Park ı gösterebiliriz. Zamanında tasarlayan kişiler -Frederick Law Olmsted ve Calvert Vaux-(daha sonra ayrıntılı olarak araştırıp bilgi vereceğim) tüm analizleri ve tasarımı o kadar güzel yapmış ki hala günün her saati kullanılan bir park.
Genel olarak iyi analiz+ dayanıklılık+öngörü= Sürdürülebilirlik demektir diyebiliriz.